bugün

entry'ler (264)

profesyonel fotoğraf makinası

http://www.mmo.org.tr/
sitesinden yola çıkarak fotoğraf makinası olduğunu teyit ettiğim alettir.
makinesi değil.

erasmus a giden öğrencilerin fotoğraf albümleri

bahsi geçen öğrenci "şengen" vizesi aldıysa eğer intihara sürükleyebilecek fotoğraf albümleridir.
@amisterdam
@paris
@
@
@
şeklinde uzar gider. unutmadan zıplayaraktan havada çekinilen o resim işte ondan kaynımda da var.

profesyonel fotoğraf makinası

profesyonel olarak fotoğraf çekmesini bilmeyenlerinde kullandığı fotoğraf makinası türüdür. slr olarak da adlandırlabilecek bu makinaları kullanan yüzbinlerce ergenin(çoğunluğu üniversiteli) çektiği fotoğraflar sosyal paylaşım sitelerinde boy göstererek dimağımızda tamiri güç izler bırakmaktadır.
öyle ki istanbulda yaşayanlar ya da istanbulda yaşayan arkadaşı olanlar için söylüyorum: gün geçmiyor ki "!stanbulll" ya da "ordan burdan" isimli bir fotoğraf albümüyle karşılaşılmasın."anlamsız manzara resimleri" yada "manzaranın içine sıçan manzara resimleri" diye adlandırılması gereken albümlerin içeriğine "ayyy çok hoş" veya "ahhh orda olmak vardı" gibi yorumlar yapıldığından mütevellit sinir harabiyeti oluşturabilecek durumları da yaşatan yine bu makinalardır.

bu ülke fakir diyenler kenyada mı yaşıyor

günümüz şartlarında insanları düşünmeye iten söylemdir. Hatt-ı zatında gün içinde çevrenizdeki insanlara bakın hemen hemen herkesin elinde 1000 liradan daha ucuz olmamak kaydıyla akıllı telefonlar. öyle pazardan falan değil en fiyakalısından kıyafetler. bütün lokantlar kafeler fast food yiyecek satan yerler hepsi tıklım tıklım.
onu geçtim sigara içen liseliler. yahu biz sigaraya hayvani zamlar yapılmadan önce sigara içerken harbi zorlanırdık lisede en adisinden içerdik. ama bugün bütün bir lise öğrencisi nasıl sigara alıyor aklım ermiyor. velhasılı kelam fakirlik makirlik yok bu ülkede. bunu siyasi anlamda söylemiyorum ama tarafımdan görünen budur. hemde en varoş semtlerde bile.

gençliğin hali

beni ziyadesiyle umutsuzluğa iten haldir. bundan 10 hatta 5 yıl öncekinden çok çok farklı bir nesil var dışarda dolaşan. gençlerin birşeylerden mutlu olduğu günlerden, böyle amaçsızca gülen gezen dolaşan hoplaşan bir nesilin olduğu döneme gelmiş bulunuyoruz. gençlerin akıl yaşı günden güne düşüyor.örneğin 7-8 yaşında kendi başına berbere giden bir nesil vardı 15 yıl önce. 15 yaşına kadar babasının nezaretinde okula giden çocuklar var. bunun doğurduğu sonuç ise trajikomik aslında 18 ama aslında 10 yaşındaki gençler.

yazarın en yakınında bulunan kitap

sergei eisenstein-sinema dersleri.

seni seviyorum diyene verilen saçma cevaplar

-seni seviyorum
+amına kadar merak ediyorum

http://www.youtube.com/watch?v=fpSd3pILsMs

laiklik dinsizlik değildir mal diye bağırmak

ilkokuldan beri söylüyorlar şunu: laiklik din ile devlet işlerinin biri birinden ayrılmasıdır.
burdan anlaşılacak olan da şudur: kişi laik olmaz devlet laik olur. devleti de dinsizlikle suçlayamazsın zira insan değil.
tüm bunlardan yola çıkarak: başka konu yok mu tartışacak?

10 kasım 1994

okula başlayalı henüz 2 ay falan olmuştu. sağa sola yukarı aşağı çizgiler çekmiştik sonra yuvarlaklar falan derken bayağı ilerlemiş az buçuk harfleri öğrenmiştik. babaannesinin yetiştirdiği bir çocuk olarak ben rahmetlinin sayesinde çarpma toplama çıkarma bölme de öğrenmiştim. her ne kadar okuma yazma bilmese de kafadan dört işlemi yapabilirdi babaannem bana da sürekli sorardı. çalışan anne babamın bana öğretemediği üzerime eğilemediği ödevlerimde yardımcı olamadığı bi dönemde babaannem benim için bulunmaz bir öğretmendi evde. e haliyle okula gitmediği okuma yazma bilmediği için atatürkten kurtuluş savaşından milli mücadeleden duyduğu kadar haberdardı.

okulda bize ilk olarak istiklal marşında susmayı okurken de bayrağa bakmayı öğretmişti öğretmenimiz. bayrak hep yukardaydı direğin en tepesinde çok da güzeldi diğer bildiğim bir kaç ülkenin bayrağından çok farklıydı. hepsi dümdüz 2-3 renk boyalı bayrak gibi olmayan bayraklardı. bizimkinin bir ağırlığı bir şekli şemali vardı ya da bizim diye mi öyle geliyordu. ama yok yok bizimki hakkaten güzeldi. ilk öneml, günümüz cumhuriyet bayramıydı okulda tatili falan vardı stada gidilip izlenecekti güzeldi vesselam. bi de okulda şiir okunacaktı ağlak sesli bir kız yapmacıktan ağlayarak okuduğunda şiiri bayağı garip gelmişti bize. ben güldüm kız ağlarken o an müdürümüzle göz göze gelmesem daha da gülerdim heralde çok ciddi baktı yüzüme. yüzümdeki gülümseme kayboldu sağolsun bayram sevinciyle dolmuştum. sınıfın camlarına bayraklar astık renkli kağıtlar falan. bütün sınıfların camları kırmızı ağırlıklı rengarenkti. ellerimizde tahta saplı kağıttan bayraklarla stada yürüdük salladık bayrakları hopladılar zıpladılar izledik gayet güzeldi herşey.

10 gün sonra on kasım geldi çattı. 10 gün önce her şiirde adı geçen adam bugün ölmüştü. çok büyük işler yapmıştı ülkeyi o düz boyalı bayraklardan kurtarmış bizimkini dikmişti yerine. bayrakta bir değişiklik vardı ama bugüntepede değildi. bi de saat 9.05 de siren diye bişey çalacaktı onu bekliyorduk. nasıl bişey diye merak ederken çaldı lanet sesli birşeydi korkutucu garip bir ses. öğretmenimiz sessiz olun aşağıda diye tembihlemişti epey bizi. siren çalmaya başlayınca sustuk. sustuk sustuk sustuk sustuk çok uzun gelmişti o süre ama sustuk. neyseki istiklal marşını söylemeye başladık daha sonra 10 gün önceki ağlak sesli kız çıkıp bu kez harbiden ağlaya ağlaya okudu şiirini. ulan nasıl kızdı bu? ağlıyor şiirini okuyor içeri gidiyor 1 dakika sora gülüyor. ölen adama üzülüyor mu şiir okumadan önce biri dövüp mü çıkarıyor anlamadım. neyse şiirler falan da bitti hadi eve dediler gittik. herkes seviniyordu tatil diye. işte ilk hatırladığım 10 kasım böyle geçti. daha sonraları biraz birşeyler öğrendik atatürk'ü anladık. anladık anlamasına da hep kafama takıldı ne farkı var o ağlayarak şiir okuyup sonra da gülen uyuz kızdan ülkenin?

seviyorum seni be

insanın sevdiğine söyleyeceği en kısa ve öz serzeniş. var mı ötesi seviyorum. çingene olsan da seviyorum.

türkiye nin en iyi reklam sloganı

dıh dıh dıh ey günner.

sonunda hassiktir denilen filmler

(bkz: training day)

yaran okul müdürü lafları

-okulun muhtelif yerlerine bir hocanız hakkında ileri geri şeyler yazmışsınız.(piç fikri) onu yazanın asıl kendisi piçtir. şerefizler aile terbiyesi almamış hayvanlar yapılır mı bu?
+kakara kikriri hahahuhu
- şimdi bunu yapan kimse gelsin çıksın hiç bişey demeyeceğim söz.
+ muhahahahahahahahahha

hastası olunan sözler

acırsan yetime, döner koyar anüsünün derinliklerine.

kısık sesle telefonda konuşmak

konuştuğunuz insan sizle kısık sesle konuşuyorken gayri ihtiyari sizin de ksık sesle konuşmanıza yol açar. karşınızdaki sen niye kısık sesle konuşuyorsun dediğinde apışır kalırsınız.

seni seviyorum diyene verilen saçma cevaplar

-seni seviyorum
-ne kadar?
-1 kilo

hastası olunan sözler

götü kaşınan koyun gider çobanın ekmeğini yermiş.

ilkokulda statü farkı yaratan nesneler

-alet çantası görünümlü monami 24lü pastel boya (üzerinde vikinglerin çizgi filmindeki viky'e benzeyen bi tip vardı)
-jump ayakkabı
-tabanında kaymasın diye demiri olan bot
-kocaman resim defteri
-yamaha blok flüt
-beslenme dersi için sucuklu tost
-önündekini arkasına koyunca önü uzayan kalem

bu böyle yürümeyecek

herşey düzeldi derken bu sözü sevgilinizden duyduysanız sizin amınıza koyacak cümle.

hugo almeida ve guti hernandez in teröre tepkisi

bütün güney amerikayı sömüren atalarından sonra; torunlarının çok da samimi olamayan tepkisidir.
edit: türk halkı genel olarak duygusaldır. daum bu ülkede istiklal marşı okuduğu için kore gazisi(malum gazi daumun reklamı) muamelesi gördü. şimdi kalkıp formasındaki bayrağı öptüğü için iki tane adama çok kadirşinaslar versen eline dağa çıkıp terörist avlar efenim bunlar demek ne denli doğru tartışılır. şirin görünmek için yarın bi de komando dansı yaparlar sahada bizim de göğsümüz kabarır. hass....r.